Bayrampaşa Külliyesi; İstanbul Suriçi Aksaray Haseki Keçihatun mahallesi Haseki Caddesine cepheli olarak 1635 tarihinde inşa edilmiştir. Külliyenin banisi Sadrazam Bayram Paşa’dır.
Külliye, medrese, sıbyan mektebi, türbe, dergah, sebil, çeşme ve dükkanlardan meydana gelmektedir. Külliye Haseki Külliyesi ile yan yanadır. Külliye Haseki Caddesine cepheli olup Haseki kadın sokağı tarafından iki yapı adasına ayrılmıştır. 17 yüzyılda yapılmış küçük ölçekli külliyelerden biri olup Hassa baş mimarı Kasım Ağa tarafından inşa edilmiştir. Yapı topluluğu 18.yüzyılda bu yana birçok onarımlar yapılmış olan külliye sıbyan mektebi dışında sağlam olarak günümüze gelmiştir.
Külliyenin doğuda kalan kısmında arasta, sıbyan mektebi ve medrese bulunmaktadır. Dergah, türbe, hazire, sebil ve çeşme ise batıdaki kısımda bulunmaktadır. Arsanın güneyden kuzeye doğru olan eğilimden dolayı tekkenin kuzeyde Haseki caddesine açılan cümle kapısından avluya basmaklarla çıkılmaktadır. Medresenin kuzey kanadının altında cadde boyunca dükkanlar bulunmaktadır. Külliye malzeme olarak medrese, türbe, sebil, çeşme ve tevhidhane duvarları kesme taştan inşa edilmiştir. Medresenin derviş hücre duvarları ise moloztaş ile inşa edilmiştir. Sütun, sütunbaşı, pencere söveleri, kapılar beyaz mermer malzeme kullanılmıştır. Yapının kubbe ve tonozları tuğla ile örülmüştür. İç kısımlar sıvanmıştır. Kubbe ve tonozlar ise kurşun ile kaplanmıştır.
KÜLLİYENİN BANİSİ:
1638 yılında vefat eden Bayram Paşa, Sultan IV. Murat’ın saltanatında 2 Şubat 1637 - 26 Ağustos 1638 tarihleri arasında bir yıl altı ay yirmi iki gün sadrazamlık yapmış bir devlet adamıdır. İstanbul'un Bayrampaşa ilçesi onun adını taşımaktadır.
Enderun'da eğitim gördü. Çıkışta çuhadar-ı şehriyari oldu. 1621'de ilk defa yeniçeri ağası olarak tayin edilmekle beraber bir gün sonra tenzil edilip "turnacıbaşı" olarak görev verildi. Sonra da "kul kethudası" oldu. Eylül 1623'de yeniçeri ağalığına terfi etti. Hemen o yıl vezirlik rütbesi verilip kubbealtı veziri oldu. Haziran 1626'da Mısır valiliğine atandı. 1628'de bu valilik görevinden alındı ve İstanbul'a dönüp kubbe altı vezirliğinde göreve devam etti. Gençliğinde çok yakışıklı olduğu kayda geçmişti. Daha yeniçeri iken dönemin padişahı Sultan I. Ahmet'in kızı Hanzade Sultan ile evlendi. Saraya intisabından sonra kendine bir konak verilip önemli mevkilere getirildi.
Sultan IV.Murat saltanatında 2 Şubat 1637'de Tabanıyassı Mehmed Paşa'nın azli ile sadrazamlığa yükseldi. Bayram Paşa sadrazamlığı sırasında şair Nef'i'yi idamı ettirmesi ile de tanınmaktadır. Sultan IV. Murat'ın, Nef'i'den bir daha hicvıye yazmaması istemesinden sonra Nef'i, sözünü tutmamış ve Sultan IV. Murat'ın eniştesi Bayram Paşa'yı hicvetmiştir. Bayram Paşa'nın isteği üzerine padişah, Nef'i'yi idam ettirmiştir. Şair Nef'i, Bayram Paşa'nın evinde öldürüldükten sonra cesedi Sarayburnu'ndan denize atılmıştır. Padişahın Bağdat Seferi sırasında, Eylül 1638'de Urfa yakınlarında Celab mevkinde beyin kanamasından ölmüştür. Cesedi İstanbul'a nakledilmiş ve İstanbul'da Cerrahpaşa'da o zamanki Avratpazarı mezarlığında defnedilmiştir.
KÜLLİYE MEDRESESİ:
Osmanlı Mimarisinde en eski medrese İznik’teki Süleyman Paşa medresesidir. Medrese mimarisi bu kökten gelmektedir. Bayrampaşa Medresesi de bu mimari etkiler içermektedir. Ortada kare planlı bir avlu bulunur. Bu avlunun üç yönünde sütunlu revaklar bulunur. Revaklarında arkasında kubbelerle örtülmüş medrese hücreleri bulunur. Bu kare mekanın girişi batıdandır. Girişin karşısında ise mescit ve dershane binası bulunur. Dershane yapısı doğuya bakmaktadır. Dersane ve mescit yapısı yandaki hücrelerden ve revaklardan daha büyüktür. Dışarıya doğru çıkmıştır. Dershane kubbesi ise içeriden tromplara, dışarıdan moloz taş örgülü on ikigen bir kasnağa oturmaktadır. Medrese hücreleri kare planlıdır. Her hücrenin üstü sekizgen kasnağa oturan kubbeler bulunmaktadır. Medrese hücrelerinde dışarı veya avluya bakan pencere, niş ve ocaklar vardır.
KÜLLİYE ARASTASI:
Kuzeydeki hücre dizisinin altında cadde kotunda da faydalanarak dükkanlar bulunmaktadır. Bu dükkanlar beşik tonoz örtülü, dikdörtgen planlı hacımlardır.
KÜLLİYE SIBYAN MEKTEBİ:
Son onarımlarda yıkılmış olan yapının kagir alt yapısı hala durmaktadır. Hatta caddeden merdivenle çıkılan kısmı hala ayaktadır. Ama sıbyan mektebi üst kitlesi yok olmuştur.
Vaktiyle Üveys-el Karani’ye ait olduğu rivayet edilen bir arakiyenin yanı sıra Hz.Muhammetin ayak izinin muhafaza edildiği Bayram Paşa tekkesi bu yüzden kaynaklarda Kadem-i şerif Tekkesi adıyla anılmakta idi. Tekke kurulduğu zaman bir Kadiriye tekkesi olarak kurulmuştur. Daha sonra 18.yy başlarında Bayramiye Himmetiyye tarikati tarafından kullanılmıştır. Yüzyılın sonunda Halvetiye Sümbüliye tarikatine ev sahipliği etmiştir. 19.yy itibaren tekrar Kadiriye tekkesi haline gelmiştir.
KÜLLİYE TEKKESİ:
Tekke yapısı külliyenin batı kısmındadır. Bu kısmın kapısı Haseki Caddesine cephelidir. Bu kapıdan içeri girildiğinde türbe, sebil ve tekkeye ulaşılır. Bu batı bölümünün haseki Kadın Sokağından girilen iki kapısı daha vardır. Ama bu kapılar tali kapılardır. Tekkeye ait on adet derviş hücresi arsanın güney ve doğu kesiminde L biçimli bir binadır. Bu yapıdaki derviş hücreleri medrese hücrelerine benzer. Ama aradaki fark penceresiz olmalarıdır. Bu hücrelerde ocakta bulunmaz. Daha önce 16.yüzyılda yapılan Üsküdar’daki Atik Valide Sultan Tekkesinde de bu düzen görülmüştür. Büyük bir olasılıkla tarikat yaşamındaki içe dönük yapının bir göstergesidir. Bu hücrelerin ön kısmında sekiz gözlü bir revak bulunur. Batı uçunda da bunlara nispetle daha büyük ölçülü olduklarından avlu yönünde öne çıkan meydan odası ile şeyh odası yer almaktadır. Doğudaki tali girişten sonraki üstü açık geçidi avluya bağlayan beşik tonozlu bir geçit odaları birbirinden ayırmaktadır. Kare planlı ve pandantifli kubbelerle örtülü olan bu mekanın girişleri de aralarındaki geçide açılır. Tekkenin yegane ocağının yer aldığı şeyh odasının arkasında, arsanın güneybatı köşesinde su haznesi ile bir dizi hela vardır.
KÜLLİYE TEVHİDHANESİ:
Sekizgen planlı ve kubbeli tevhidhane avlunun güney kesiminde bağımsız bir kütle olarak tasarlanmıştır. Bu yapının basık kemerli girişi de kuzeye bakar. Külliye giriş kapısı ile tevhidhane kapısı karşılıklıdır. Tevhidhane kapısının üstündeki kemer boş bırakılmış olup, daha sonradan örülmüş sivri kemerli bir açıklık vardır. Girişin önündeki basamaklı sahanlığın aslında tevhidhane ile iki adet sütuna oturan ahşap bir sayvanla örtülü olduğu anlaşılmaktadır. Tevhidhanenin, girişin yer aldığı kuzey kenarı ve mihrabın bulunduğu güneydoğu kenarı dışındaki diğer kenarlarında altlı üstlü ikişer pencere vardır. Alttakiler dikdörtgen açıklıklı ve demir parmaklıklı, üsttekiler ise sivri kemerli ve alçı pencerelidir. Yarım sekizgen hücresi ve dilimli kavsarası ile mihrap sade bir görüntü çizer. Binanın içinde mihraba benzeyen daha küçük nişlerle iç duvarlara bir hareket yaratılmıştır. Kuzey, kuzeybatı ve batı kenarları boyunca devam eden fevkani kadınlar mahfili taşıyan ahşap eli böğründelerin alt kesimleri küçük mukarnaslar, alınları da zamanla silikleşmiş, klasik üslupla kalem işleri ile süslüdür.
KÜLLİYE TÜRBESİ:
Türbe binası merkezi kapıdan girince ilk binadır. Türbe kare planlı, kubbesi tromplarla donatılmış bir merkezi sofa ile girişin bulunduğu kuzeybatı kenarı dışında, diğer üç kenarın ortasında bunların üçte biri genişliğinde düz örtülü birer eyvandan oluşmaktadır. Türk Mimarisinin sivil mimariden kaynaklanan ve en erken dönemlerden bu yana medreselere, tarikat yapılarına ve hamamlara da uygulanan bu ünlü tasarım şemasının 17.yüzyılda karşımıza çıkması, ayrıca söz konusu türbenin aynı özelliğe sahip revan ve Bağdat köşklerinin çağdaşı olması dikkat çekicidir. Sekizgen kasnaklı merkezi kubbe, kare planlı orta mekanın beden ve eyvan duvarları farklı yükseklerde tutularak türbenin hareketli ve plastik bir dış görünüşe sahip olması sağlanmıştır. Tevhidhane gibi iki sıra pencere ile aydınlık sağlanmıştır. Türbe girişi 18.yüzyılda yenilendiği düşünülürse barok üslupla kalem işleri ile süslü, ahşap direkli bir revakla donatılmıştır. Buna karşın içeride eski dönemden kalma kalem işleri bulunmaktadır. Ana yönlerden kaydırılmış eksenlere oturan türbe ile doğu-batı doğrultusunda uzanan ve türbeye iki noktada teğet olan çevre duvarı arasında üstü açık üçgen şeklinde bir alan kalmakta, sokaktan buraya açılan geniş bir ziyaret penceresinden türbe pencereleri aracılığıyla iç mekana bakılabilmektedir.
KÜLLİYE SEBİLİ:
Türbenin kuzeydoğu yönündeki eyvana bitişen sekizgen planlı ve kubbeli sebilin beş kenarı dışa açılmaktadır. Bu kenarların köşelerine yerleştirilmiş ola sütunlar baklavalı başlıkları ve sivri kemerlerle taçlandırılmıştır. Tezgahlarla donatılmış olan kenarlarda sivri kemerlerin altında, açıklığı geometrik taksimatlı tunçtan şebekelerle kapatılmış dilimli kemerler görülmektedir. Sivri kemerlerin aynaları alternatif olarak Rumili ve geometrik yıldız motifli mermer şebekelerle zenginleştirilmiş, ayrıca kemerlerin arasındaki alanlar rumi kabartmalarla doldurulmuştur. Mukarnaslı saçak silmesinin altında Bayram Paşa Külliyesi’nin tarihini veren yegane kitabesi bulunmaktadır.
KÜLLİYE ÇEŞMESİ:
Haseki caddesi üzerinde sebilin biraz batısında yer alan çeşme, türbenin çevre duvarına bitiştiği noktada inşa edilmiştir. Kaval silmeli çerçeve içerisinde yer alan sivri kemeri, kırık kaş kemerli ayna taşı bulunmaktadır. Bugün ortadan kalkmış olan ahşap ama kurşun kaplamalı saçağı 17.yüzyıl sebil mimarinsin geç bir örneğidir.