GÜMÜSSUYU PARK OTEL

Park Otel; İstanbul Boğazı’nın Rumeli yakasında Taksim Gümüşsuyu İnönü Caddesi üzerinde 1930 yılında inşa edilmiştir.. Yeni Park Otel’in yerinde ilk bina, 19.yüzyıl sonunda İtalya Büyükelçisi Baron Blanc tarafından yaptırılmış olan konaktı. Elçilik konutu olarak tasarlanmış olan bu “süslü görünüşlü, güzel” konut, elçinin geri çağrılması, İtalya hükümetinin konağın yapım bedelini ödememesi ve güç durumda kalan elçinin başvurusu üzerine Sultan II. Abdülhamit tarafından satın alındı. Sultan II. Abdülhamit, konağı, Hariciye Nazırı Tevfik Paşa’ya verdi. Böylece eski İtalya elçiliği binası Hariciye Nezareti Konağı’na dönüşmüş oldu. II. Meşrutiyet’ten sonra Tevfik Paşa Londra’ya elçi olarak gönderilince konakta bir süre Hariciye Nazırı Rıfat Paşa oturdu. N. Duhani, eski Blanc Konağı’nın çok önemli diplomatik temaslara ve buluşmalara sahne olduğunu ve genellikle en önemli ve mahrem çalışmaların burada yapıldığını, konağın o yıllarda “Hariciyenin mutfağı” olduğunu belirtmektedir. Daha sonra sadrazam olan A. Tevfik Paşa’nın mülkiyetindeki bu görkemli konak, 1911’de yandı. I.Dünya Savaşı’ndan sonra İstanbul’a dönen Tevfik Paşa ve ailesi konağın ayakta kalmış bölümüne yerleşti. Konağı otele dönüştürme fikri, savaş sonrası koşullarında ve ilk kez o yıllarda Tevfik Paşa’nın İsviçre asıllı eşi Elisabeth Tschumi tarafından ortaya atıldı. 1922’de ilk otel projesi çizildi. Bunu başka projeler izledi. 1930’da Tevfik Paşa’nın oğulları tarafından yeniden inşa edilerek ve sonra da değişiklik ve eklerle genişletilerek otel yapıldı. Başlangıçta otelin adı “Miramare” idi.

Tevfik Paşa ve ailesi otel işletmede zorluklarla karşılaşınca kiralama yoluna gitti. Bir çok kez el değiştirdikten sonra Aram Hıdır yönetiminde “Park Otel” adını alarak yenilendi ve Pera Palas ile Tokatlıyan Otellerinin yanı sıra İstanbul’un en lüks konaklama mekanlarından biri oldu. 1970’li yıllara kadar yüksek düzeyini sürdüren Park Otel’de çok sayıda ünlü ve önemli kişinin konakladığı bilinmektedir. 1930’lu yılların en seçkin müşterisi Atatürk idi. O yıllarda İstanbul’a gelen önemli kişiler de burada ağırlanırdı. Örneğin İngiltere Kralı VIII. Edward’ın M.S. Simpson’la bu otelde kaldığı ve burada onuruna görkemli bir yemek verildiği bilinmektedir. Yahya Kemal Beyatlı da uzun yıllar ve sürekli olarak bu otelde kalmıştı. Park Otel’in birinci katını kendine ayırtan Başbakan Adnan Menderes de bir başka seçkin konuk olmuş tu. Ne var ki yeni açılan büyük oteller karşısında teknolojik olanaklardan yoksun ve demode görünen ve giderek gözden düşen Park Otel 1979’da kapatıldı. Mali güçlüğe düşen Aram Hıdır, tüm eşyasını satarak 1981’de Mengerler şirketine devretti. Devirden önce Anıtlar Yüksek Kurulu, Park Otel için şaşırtıcı bir karar vermişti. Kurul, 11 Şubat 1978’te aldığı bir kararla otelin yıkılabileceğini belirtiyordu. Bu kararla Park Otel’in on yılı aşan imar ve koruma serüveni başlayacaktı.

Tüm tarihi verilere karşı verilen yıkılabilirlik izni daha sonra yeniden gözden geçirilecek, 1983’te bu kez otelin korunmasına ve restorasyonu na karar verilecekti. Ancak burada çok yüksek bir rant söz konusuydu ve oteli satın alanlar, inatçı ve güçlü gruplardı. Yeni projeler, yeni öneriler belediye başkanları, belediye meclisleri, imar büroları ve yüksek kurul arasında gidip gelmeye başladı. Turizm Bakanlığı’nın da devreye girdiği bu, istenilen imar durumunu elde etme mücadelesi 20 Haziran 1988’de dönemin Büyükşehir Belediye Baş kanı Bedrettin Dalan’ın imzaladığı bir kararla sonlandı ve Park Otel’in 33 katlı bir yapı olarak inşa edilme hakkı elde edildi. Ne var ki bu gelişmelere direnenler ve kentsel ölçüleri tahrip edecek bu inşa iznine karşı kamuoyu desteği yaratmaya ve bir direnme cephesi kurmaya çabalayanlar da vardı. Önce bir aile direnmeye başladı. Park Otel temel hafriyatının içinde olan evini satmamakta direnen Tunç Ailesi, istimlak kararına karşı Şubat 1989’da İdare Mahkemesi’ne başvurdu. Semt sakinleri aralarında örgütlendi ve Mimarlar Odası’nın ve diğer meslek kuruluşlarının ve kamuoyunun desteğini aldı. Davalar açıldı. Gökdelen yükselirken bir yandan da kenti koruma adına inatçı, sabırlı, özverili ve neredeyse nefes nefese bir hukuk savaşı verildi.

Yeni Büyükşehir Belediyesi yönetiminin desteğini alan örgütlenmeler, sonunda başarıya ulaştı. Park Otel gökdeleni, kurul ve meclislerin onayladığı düzeye, yanındaki Alman Konsolosluğu Binası’nın düzeyine kadar yıktırıldı. Böylece Park Otel olayı, Taşkışla ile birlikte Türkiye’de kentsel koruma alanının en önemli ve başarılı örneğini oluş turdu.

Büyük tarihi önemlerine karşı bu serüvene konu olan yapıların mimari kimliği yeterince açık değildir. Baron Blanc’ın konutunun yapım tarihi ve mimarı henüz saptanamamıştır. Eski fotoğraflarından yalnızca bu elçilik konutunun üç katlı, neorönesans üslubunda, ortasında öne çıkan kitlesi, üstte bir üçgen alınlıkla bitirilen görkemli bir yapı olduğu anlaşılmaktadır. 1930’lu yıllardaki Park Otel’in de mimarı ve kesin yapım tarihi bilinmemektedir. Yine fotoğraflarından, onun güneye dönük “U” biçiminde bir kitlesi olduğu ve boydan boya balkonlarla İstanbul’un tarihi peyzajına, Sarayburnu panoramasına açıldığı görülmektedir. İnönü Caddesi’ne geniş bir bahçe bırakılarak geriye ç ekilmiş olan bu otel cephede iki katlı, büyük eğimden ötürü güney cephesinde altı katlıdır. Fotoğraflarından ve anılardan bu yapının, 1930’ların en güzel art deco uygulamalarından biri olduğu söylenebilir. Çok tanınmış yemek salonu ve barı, bu beğeninin seçkin birer örneği idi.