Şahkulu Sultan Tekkesi, Şahkulu Baba Tekkesi, Merdi iman Köy Bektaşi Tekkesi gibi çeşitli isimlerle anılan dergahın yaklaşık 700 yıllık bir geçmişi vardır. Bu gün dergahta yaşayan bir dünya var ise geçmişinde de yaşanılmış bir tarih saklıdır. Şahkulu Sultan Külliyesinin tarihi bilmeden bu gününü yorumlamak olanaklı değildir. Bizans kralı Andronikos’ un av köşkü, av alanları üzerine kurulu bulunan bugünkü dergahın tarihçesini dört ayırıcı tarihsel dönem içinde incelemek gereklidir ;
1) Ahiler Dönemi : ( 1329 / 1390 ) : 61 yıl
2) Bektaşiler Dönemi : ( 1390 / 1826 ) : 436 yıl
3) Nakşibendiler ve Mehmet Ali Hilmi Dedebaba dönemi ( 1842 1907 ) : 65 yıl
4) Cumhuriyet Dönemi günümüze
- DERGAHIN AHİLİK DÖNEMİ 61 YIL:
Bizans Kralı Andronikos ile yapılan savaşımlar sonucunda Sultan Orhan Gazi, Bizans’ın av köşkü arazisini Ahi Tekkesi olarak kullanıma sundu. Ahi’lik bir Esnaf / Zanaatkarlar örgütüdür, gençler eğitilir, çeşitli meslek dallarında uzman hale getirilirdi. Dergah o dönemde Ahi’lik ile ilgili çalışıyordu. Ahiler Osmanlı’ya yabancı ülkelerden haber sağlarlar, Tekke şeyhleri ise “ Gözcü Baba “ olarak adlandırılırlardı. Ahi Piri Ahi Evran gençlere şu öğütleri verirdi; Elini açık tut – Sofranı açık tut – Kapını açık tut – Dilini bağlı tut – Gözünü bağlı tut – Belini bağlı tut. İnanç, gelenek görenek yönünden Ahi öğretisinin Bektaşilikten çok farklı yönü yoktur. Ahi’lik Babailik’e, Babailik Bektaşiliğe dönüşmüştür.
- DERGAHIN BEKTAŞİLİK DÖNEMİ 436 YIL
Yeniçeri Ocağı’nın kurulmasından sonra Ahi Tekkeleri Yıldırım Bayezıt döneminde Bektaşi Tekkelerine dönüştürülmüştür ve Şahkulu Sultan bu dönemde tekkenin başına getirilmiştir. Bu gün de olduğu gibi o dönem de İstanbul un en büyük Bektaşi merkezi olur dergah. Meydanevi, Derviş Hücreleri, Aşevi gibi mekanlar bu Şahkulu döneminde yaptırılır. Bektaşiliğin simgesi olan Elif-i Taç, 12 dilimli Teslim Taşı bu dönem de dergahın çeşitli yerlerine konur ve hemen hemen tüm Bektaşi Dergahlarının ortak simgesi olur. Anadolu’dan gelen Bektaşi Babaları önce bu dergah ta ağırlanır, daha sonra İstanbul a uğurlanarak Yeniçeri Törenleri ne katılırlardı. 1402 yılındaki Timur yenilgisinden sonra bölge yeniden Bizans a terk edildi. İstanbul ve Anadolu da çeşitli katliamlar yapıldı. Bektaşi inancına göre bu şehitler 40 Erenler dir. “ Şahkulu Baba, Sancaktar Baba, Yörük Baba, Balcı Baba, Mansur Baba, Semerci Baba, Mah Baba, Gül Baba, Garipçe Baba, Buhur Baba, Eren Baba, Kartal Baba ...” o devirde yaşayan Bektaşi Babaları nın isimlerinden bazıları idi. Yöredeki bu günkü yerleşim birimleri; “Erenköy – Eren Baba / Göztepe – Gözcü Baba / Kartal – Kartal Baba / Merdiven köy – Merd-i İman Köy ...” isimlerini bu devirlerden almışlardır. Bektaşiler döneminde dergah ta ortak yaşam / kapalı ekonomi örgütleyerek; sebze, meyve bahçeleri, dutluklar, bağlar, arı kovanları, kümesler, ahırlar, el sanatları için atölyeler oluşturulup üretim yapmışlardır. Böylesi bir üretim elbette bugünkü 8,2 dönüm arazi üzerinde değildir. Geçmişte Kartal a kadar uzanan dergah alanları söze konudur. Bu üretim ve çalışma Yeniçeri Ocağı’nın kaldırıldığı 1826 yılına kadar sürmüştür. Bu gün Vakfımızın mülkiyetinde bulunan Eyüp de ki “Karyağdı Baba tekkesi” de o dönemde İstanbul da bulunan 15 Bektaşi Tekkesinden birisidir.
- DERGAHIN NAKŞİLİK DÖNEMİ 65 YIL:
Sultan I. Selim’in Alevi ve Bektaşi kıyımından sonra Sultan II. Selim, Sultan III. Murat, Sultan III. Selim dönemlerinde çıkarılan fetvalarla Alevi ve Bektaşiler yok edilmeye çalışılmıştır. Bu arada olaylara tepki gösteren tüm Bektaşi Tekkeleri yerle bir edilmiştir. Ayakta kalanların başına ise Nakşibendi, Mevlevi, Halveti, Kadiri şeyhler atanmıştır. Eyüp Karyağdı Baba Tekkesi bu dönem de yıktırılmış, Şahkulu na ise “Nakşi Tekkesi” adı altında yeni işlev verilerek, bir nakşi şeyhi olan Mehmet Ali Hilmi Dedebaba atanmıştır. Nakşiler güya Bektaşileri “Ehli sünnet” yapacaklardı. Ancak bilindiği üzere Bektaşilik zamanın tüm baskılarına karşın bu güne kadar devam ede gelmiştir. Bu nedenle de dergahlara atanan nakşi şeyhler, Bektaşiliğin felsefesi – hümanizmi önünde Bektaşi olmuşlardır. Asimile edelim derken asimile olmak Mehmet Ali Hilmi Dedebaba’nın da kaderi olmuştur. Dedebaba Bektaşiliğe gönülden bağlanmış, dergahın imarını gerçekleştirmiş, örnek yazın eserleri vermiştir. Divanındaki dörtlükleri “Hünkar Hacı Bektaşi Veli pirimdir” diye bitirir olmuştur. Hilmi Dedebaba 44 yıl dergaha postnişinlik yapmıştır ve dergahın son Dedebaba sı dır. Vakfiyesinde bahsettiği üzere, döneminde tekke yaklaşık 200 dönüm arazi üzerinde dir. Tekke ekonomisi bu dönem de de kendine yeter, kapalı bir ekonomi idi. Sebze, meyve, et vb gereksinimlerini kendileri sağlarlar, dutluklarda ipek böceği yetiştirir, arı kovanlarından bal edinirlerdi.
- CUMHURİYET DÖNEMİ 90 YIL:
1919 da Erzurum ve Sivas kongrelerinden sonra Mustafa Kemal ve arkadaşları Hacı Bektaşi Veli Dergahı na giderler. Akabinde dergah bir bildiri yayınlayarak Anadolu da ki tüm Alevi – Bektaşi toplumunun Atatürk’ ün yanında yer almalarını ister, harekete destek olur. 1. Dünya Savaşında İstanbul u işgal eden emperyalist güçlere karşı “Kuvay-ı Milliye” saflarında yer alan Alevi – Bektaşi toplumu ve Şahkulu Dergahı; subay – erat saklayarak, silah ve cephane deposu olarak destek vererek, cephane ve mühimmat ı Anadolu yakası üzerinden Ankara ya yollayan dergahlardan birisi idi. Gözcü Baba, Buhur Baba vb tekke ve çevreleri bu iş için çalışıyordu. 20 li yıllarda Ulusal Kurtuluş Savaşı kazanıldı, “Cumhuriyet” ilan edildi, saltanat ve halifelik kaldırıldı. Atatürk ün “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz, Türkiye Cumhuriyeti her alanda doğru yolu göstermelidir. Biz uygarlığın Bilim ve Fenninden güç almalıyız ve ona yürüyoruz. Başka bir yol tanımayız” konuşması sonucunda 1925 de çıkarılan bir kanun ile tekke ve zaviyeler kapatıldı, aynı kanun ile şeyhlik, dervişlik, müritlik, falcılık, üfürükçülük, muskacılık gibi çeşitli çağdışı unvan ve faaliyetler yasaklandı. Toplumcu çıkarlar uğruna Alevi ve Bektaşiler Atatürk e destek vererek kendi dergahlarını kendi elleri ile kapattılar. Amaç çağdaş ve uygar olmaktı. Açılacak Cumhuriyet okulları ve Üniversite ler bu boşluğu dolduracak ve büyük ilerlemeler yapılacaktı. Kapanan dergahların bazıları Müze haline geldiler, bir kısmı da kaderine terk edildi. Şahkulu kaderine terk edilenler arasında idi. Daha sonraları Tahsin Efendi denilen bir polis emeklisi bugünkü dergah binalarını özel mülkiyeti gibi kullandı. 1963 yılında çıkan bir yangın sonucu derviş koğuşları bölümü tamamen yandı ve çöktü. Sonrasında bir yerel dernek kurularak onarım girişimi başladı ancak fiyasko ile sonuçlandı. Daha sonra şimdiki Semiha Şakir Huzur Evi ve Çocuk Yuvası dergahın arazisi üzerinde yapılmaya çalışılmış, hatta cami yapma girişimleri olmuştur. 1985 yılında kurulan “Şahkulu Sultan Külliyesini Koruma Onarma Yaşatma Derneği“ restorasyon yapmaya soyunmuş ve mülkiyet sahibi Vakıflar Genel Müdürlüğü ile bir protokol imzalayarak 1987 yılında onarım işine başlamıştır. Devletten ve Vakıflardan tek kuruş para yardımı almaksızın camianın bağış ve yardımları ile günümüzdeki konumuna ulaşmıştır. Bu gün ise bilindiği üzere kurulan “Şahkulu Sultan Külliyesi Mehmet Ali Hilmi Dedebaba Araştırma – Eğitim ve Kültür Vakfı” dergahımızda geçmişi yaşatmak / geleneksel değerlere sahip çıkmak adına hizmetlerine devam etmektedir.