Büyük Londra Oteli; İstanbul Boğazı’nın Rumeli yakasında Tepebaşı Meşrutiyet caddesi ile Kallavi sokağın kesiştiği yapı adasında 1891 tarihinde inşa edilmiştir. Adını Avrupa'da 18. yüzyılda başlayan turizm modasına borçludur. 1700'li yıllardan itibaren Batı'nın ilk turistleri olan İngilizlerin İsviçre'yi ve sahilleri görmek üzere gezilere başlamaları, bu ülkelerde açılan ilk görkemli otellere de İngiliz isimlerinin verilmesine yol açmıştır. 19. yüzyılın sonlarına doğru meşhur “Orient Express” İstanbul'a kadar uzanınca, bu şehir Doğu'yu merak eden turistlerin gözdelerinden biridir artık. Beyoğlu'nun en gözde yerlerinden Tepebaşı'nda ilk oteller dizilmeye başlar ve bunlardan biri de Londra Oteli veya “Grand Hotel De Londres” adını alır. Londra Oteli 1891'de, yan sokağa adı verilen Glavany'lerin ki bugün Kallavi Sokak adını almıştır. Ahşap konağının yerinde, L. Adamopoulos ve N. Aperghis adlı iki ortak tarafından, Mimar Semprini'ye, o zamanın bütün konforunu da içerecek şekilde kagir olarak inşa ettirilir. Önceleri konut olarak inşa edilen bina daha sonra otele çevrilir. Binanın ağır mobilyalar ve külfetli perdelerle döşeli banyolu odaları ve hidrolik asansörü vardır. Karşısı park olduğu için Haliç manzarasını panaromik olarak seyretmektedir. Otel başlangıçta Londra adını taşımakta, ve bu ismin yanına güzel manzarasını hatırlatmak için “Belle Vue” klişesi eklenmektedir. Fakat belli bir süre için otelin antetli kağıtlarında Londra adının kaldırıldığı ve sadece “Hotel Belle Vue” adının verildiği de görülmüştür. Bina, o yıllarda çok popüler olan bir tarzda, ön cephesi çok süslemeli ve gösterişli, yan cepheleri biraz daha sade olacak şekilde eklektik tarz ile inşa edilmiştir. Ön cephede kullanılan taşların Küçük Çekmece'den getirildiği sanılmaktadır. Kullanılan taşın yumuşaklığı ince işlemeye olanak vermiş, bu şekilde yapılan iki kadın figürü binanın simgesi haline gelmiştir. Londra Oteli önceleri, Pera Palas ve Tokatlıyan gibi daha büyük rakip otellerle fiyatları ile rekabet etmiştir, 1930'larda ekonomideki millileştirmeler ve bununla paralel olarak Levantenlerin eski etkinliklerini kaybetmeleri sonucunda otel eski parlaklığını kaybetmeye başlamış, 1940'larda ise II. Dünya savaşının yokluk ve sıkıntıları içerisinde daha da sönükleşmiştir. 1950'lerde Hilton ve Divan gibi yepyeni modern tesislerin devreye girmesi ile Londra Oteli unutulmaya yüz tutmuştur. Bu süreç içerisinde otelin hem mülkiyeti hem de işletmesi birkaç kez el değiştirmişti. 1926 tarihli İstanbul rehberindeki ilana göre otelin sahibi Moulatich'tir. 1930'larda ise tapu kayıtlarına göre otelin mülkiyeti d'Andria ailesinin üzerindedir. Ceneviz kökenli bu Levanten aile, meydanın Asmalimescit tarafında bulunan pasaj apartmanın, yani şimdiki Sosyal Sigortalar binasının da sahibidir. Daha sonraları Yunanistan'a göç eden bu ailenin günümüzde Yunanistan'da da otelcilik yaptığı sanılmaktadır. Otel D'Andria ailesinin yönetiminde iken burada geçen ilginç bir olay vardır. 1934 yılında Amerikalı bir banker yanında 198 milyon dolarla önce Yunanistan'a, daha sonra İstanbul'a kaçmış ve Büyük Londra Oteli'ne yerleşmiştir. O zaman gecesi beş lira olan otel ücreti bankere çok fazla gelmiş olmalı ki, otelin yöneticisi ile pazarlık etmiş ve fiyatı iki buçuk liraya indirmeyi başarmış. Ne var ki bir hafta geçtikten sonra banker yakalanıp tutuklanmış ama, yanında getirdiği 198 milyon dolar tüm aramalara rağmen bulunamamış. Otelin ünlü konukları listesinde, 1922 yılında Toronto Daily Star gazetesi için işgal İstanbul'unu anlatan Ernest Hemingway de yer alıyor. Geçmiş mercek altına alındığında, giriş holünde, merdivenin altında yer alan resepsiyonun hemen yanında, konukların isimlerini yer aldığı bir kara tahta göze çarpmakta. Binanın solunda, şimdiki hediyelik eşya dükkanının yerinde hanımlar salonu, bu odanın simetriğinde ise okuma salonu varmış. Bugün lobi olarak kullanılan mekan ise o zamanlar yemek salonu olarak da işlev görmekteymiş. 1967 yılına gelindiğinde otelin sahipleri artık Hüzmeli ailesidir. Otel elden geçirilir ve 1980'lere kadar bu şekilde gelir. 1983 yılında yapılan daha geniş çaplı bir yenileme Türkiye'de turizmin canlanması ile aynı tarihlere denk gelir. Bununla birlikte yukarı doğru bir ivme yakalayan otelin popülerliği artar. Doksanlı yıllarda Beyoğlu canlanır ve “eski”nin önemi kavranmaya başlanır. Bu dönüşümün bir sonucu olarak Büyük Londra Oteli bugün sanatçıların gezginlerin ve meraklıların buluşma noktası.