Asariye Camii; İstanbul Boğazı’nın Rumeli yakasında Beşiktaş Yıldız Mahallesi Asariye Caddesi ile Asariye Çıkmazı’nın kesiştikleri köşede 1839 tarihinde inşa edilmiştir. Caminin banisi Sultan II. Mahmut’tur. Caminin bugünkü yapısının 1839’da Sultan II. Mahmut tarafından inşa edildiğini bilinmektedir. Mimarı bilinmemektedir. Asariye Camisi’nden evvel aynı yerde daha eski tarihli bir caminin bulunduğu kaynaklarda yazılıdır. Ancak kaynaklarda söz konusu olan caminin banisi, yeri, ve inşa dönemi hakkında farklı bilgiler verilmektedir. Ancak, avluda muhafaza edilen, bizim bizzat giderek yerinde gördüğümüz Sultan II. Mahmut Tuğralı kırık kitabe ile caminin mimari özellikleri caminin bir Sultan II.Mahmut dönemi eseri olduğunu kanıtlamaktadır. Kendisinden evvel yerinde bulunan caminin zaman içerisinde birçok tamirat ve değişikliklere uğradığı gibi, günümüze kadar ulaşmış olan Asariye Camii de geçmişten günümüze kadar birçok onarım görmüştür.
Zamanla bazı badireler atlatan cami, II. Dünya Savaşı’nın buhranlı devrinde Toprak Ofisi tarafından işgal edilmek üzere iken, zeminin konulacak erzakın sıkletine tahammül edemeyeceği anlaşılarak vazgeçilmiştir.1960 yılında büyük bir tamirat geçiren caminin daha sonra bazı bölümlerinde bir süre müftülük hizmetleri verilmiştir. Cami en son 2001–2004 yılları arasında tarihi dokuya zarar vermeden boyanmış ve onarım yapılmıştır. Asariye Camii, toplam 820 metrekarelik alanda, 220 metrekarelik iç alana sahiptir. Caminin daire planlı kagir ibadet mekanı tek kubbe ile örtülüdür. Asariye Camii ahşap bir hünkar mahfili, yine ahşaptan müezzin mahfili ile kadınlar mahfili ve kare kesitli yüksek bir kaidenin üzerine inşa edilen kesme taştan ve tek şerefeli minareli bir yapıdır. Caminin iki giriş kapısı vardır. Birisi batı tarafından ve doğrudan Hünkâr mahfiline girilen kapı, diğeri ise caminin kuzeyinde bulunan Asariye Çıkmazından girilen küçük bir taşlıktan sonra açılan etrafı ahşap söveli iki kanatlı bir kapıdır. Caminin cümle kapısı olan bu kapıdan son cemaat yeri diyebileceğimiz mahfillere geçişi sağlayan bir ara mekana girilir.Son cemaat yeri, 15 x 3 ebadında hilal şeklinde bir görünüm arz etmektedir. Doğu ve batı tarafından açılan kapılarla üst mahfilere geçiş sağlanmaktadır. Tavanı ve taban ahşaptır. Kuzey cephe duvarında iki, doğu cephe duvarında ise üç adet dikdörtgen söveli, ahşap, demir parmaklıklı beş adet penceresi bulunmaktadır. Duvarları sade boyalı olup, duvar altları 125 cm yüksekliğinde ahşap lambri ile kaplanmıştır. Son cemaat yerine kaim bu ara mekândan mihrap ekseninde açılan ahşap söveli, iki kanatlı dikdörtgen plânlı bir kapı ile harime girilir.
Daire planlı ana mekan, alışılmış cami plan tiplerine aykırı, şaşırtıcı bir görünüm arz eder. Harimin üzeri, yuvarlak ve yüksek bir kasnağa oturan, içerden sıvalı, dışarıdan kurşun kaplı sekiz dilimli bağdadi bir kubbe ile örtülüdür. Yan yana sıralanan sekiz çift duvar payesi ile değişik ve İstanbul’da çok sık görülmeyen bir mimari ifade taşıyan mekan duvarlarındaki bu bölümler, kubbede de devam etmektedir. Kubbe yüzeyi ortadaki dairenin çevresinden sekiz bölüme ayrılmış ve orta daire ile bölümler ahşaptan yapılan ve yüzeye tespit edilen yapraklı çelenk ve kurdelelerle Türk Ampir üslubuna göre süslenmiştir. Daire şeklindeki harim duvarlarında çift sıra pencereler bulunmaktadır. Bu pencereler, dikdörtgen söveli, ahşap doğrama ve alt sıradakiler demir parmaklıklıdır. Harim duvarlarında bulunan pencerelerin sayısı 13 adet olup bunlardan ötekilere nazaran daha küçük olan bir tanesi mihrabın üstündedir. Ayrıca harim kapısının iki tarafında aynı özelliğe sahip dar ve uzun dört penceresi daha vardır.
Harim duvarları açık mavi, duvar payeleri ise beyaz renkte boyalı olup ikinci sıra pencere arasındaki boşluklarda duvar payelerinin arasında Hulafa-i Raşidin’in isimlerinin yazılı olduğu daire şeklinde ahşap kesme kabartma levhalar bulunmaktadır. İki yandan ahşap plastrlarla sınırlanan mihrabın yanlarında ampir üslubu ile uyum içinde, cami ile yaşıt dört adet pirinç şamdan bulunmaktadır. Ahşap minber, iki yandan plastrlar ve eğri çizgilerden oluşan tepeliği ile aynı üslubun egemenliğini vurgular. Minber, ahşap süslemeleri ve külah alemi ile tipik bir Sultan II. Mahmut dönemi eseridir. Vaaz kürsüsü de ahşaptır. Harim, kubbeden zemine süzülen tek ve zarif bir avize ile aydınlatılmaktadır. Tabanı da, ahşapla döşeli olan harim, yeşil zemin üzerine bordo kuşaklı halı ile döşenmiş olup, cami doğalgaz ile ısıtılmaktadır.
Girişi, yapının kuzeybatısından olan ve caminin kuzeybatı köşesinde son cemaat yerinin üstünde dikdörtgen bir çıkma ile Hünkar Kasrı bulunmaktadır. Batıda Asariye Caddesi’ne açılan Hünkar Mahfili, sütunlu girişi ve üzerinde yer alan çıkması ile yapıyı değerlendirmektedir. Cephe, yanlarda alt ve üstte ikişer, çıkmada üç pencere ile belirli bir mimari ifade taşımaktadır. Caminin kuzeydoğu köşesinde ise hünkar mahfilinin simetriği olan ve aynı biçimde bir çıkma ile donatılmış, ancak şebekesiz müezzin mahfili bulunmaktadır. Caminin kuzeybatı cephesinde bulunan iki katlı Hünkar Mahfilinin girişi, Asariye Caddesinden girilen avludan açılan iki kanatlı dikdörtgen planlı ve ahşap söveli, ahşap bir kapı iledir. Girişte bir salon, sağında bir oda, kapının tam karşısında son cemaat yerine ve müezzin mahfiline geçişi sağlayan bir kapı ile girişin sol tarafından üst kata çıkan geniş ahşap merdivenler bulunmaktadır. Giriş kattaki bölümlerin tavanları ahşap, cephe duvarları sade boya ile boyalı olup, dokuz adet dikdörtgen planlı ahşap, demir parmaklıklı pencere ile aydınlık almaktadır. Ahşap korkuluklu, geniş ahşap merdiven boşluğunun iki cephe duvarından birinde besmele, öbüründe ise “ Ve hüve ala külli şey’in Kadir” yazısı bulunmaktadır. Duvarları ortasından motifli bir renkli kuşakla bölünmüş olup alt tarafı açık mavi üst tarafı ise beyaz renkte boyalıdır. Yazıların çevresi büyük bir dikdörtgen şeklinde aynı kuşakla çevrelenmiş olup nefis bir tablo görünümü vermektedir. Merdiven başında 4x4 ebadında bir sahanlık bulunmaktadır. Bu bölüm dikdörtgen plânlı, tavanı ve tabanı ahşap ve duvarları sade boya ile boyalıdır. Burası oldukça yüksek bir pencere ile aydınlık almaktadır.
Bu mekandan kıble istikametindeki duvardan açılan bir kapı ile aynı özellikli ve dört pencere ile aydınlık alan bir odaya geçilir. Bu ikinci odanın doğu duvarının arka tarafından açılan başka bir kapı ile de Hünkarın namaz kıldığı bölüme Hünkar Mahfiline girilir. 4x4 ebadında bulunan Hünkar Mahfilinin geçmişte nasıl olduğunu bilemediğimiz tavanı bu gün için alçıpen kaplı, duvarları açık mavi renkte boyalıdır. Hünkar Mahfilinin harime bakan yüzü bir cumba şeklinde çıkıntı yaparak harime taşmaktadır. Bu cephe, ahşap bir çerçeve içerisinde altın sarısı renge boyanmış metal işçiliğinin mahir ellerle işlenen ustalığının örneği bir metal panjurla örtülüdür. Girişi, son cemaat yerinin doğu tarafından dar ve ahşap merdivenlerle olan müezzin mahfili, tamamen ahşap,4x4 ebadında aynı özellikli beş pencere ile aydınlık alan ve harime bakan yüzü ahşap bir cumba ile taşkındır. Minareye giriş kapısı da bu bölümün kuzey duvarından açılmaktadır. İkinci katta bulunan Hünkar Mahfili ile müezzin mahfiline geçişi sağlayan bir bölüm bulunmakta olup, bu mekan üç pencere ile aydınlık almakta ve harime bakan yüzü bombeli bir şekilde ahşap panjurla örtülüdür. Caminin kuzeydoğu köşesindeki silindirik gövdeli kesme taş minarenin kare dairesi, gövdeye kadar yükselir. Minarenin şerefesinin altına kadar madeni akantus yaprakları aplike edilmiştir. Sekizgen yıldızlarla süslü şerefe korkuluklarının alt kısmına girland kabartmaları yerleştirilmiştir. Minarenin kesme taş yuvarlak gövdesinin üstünde yivli bir bilezik bulunmakta, peteğin en üst kısmında da bir yıldız dizisi görülmektedir. Minarenin en dikkat çekici tarafı Mevlevi Sikkesi şeklinde olan boğumlu külahıdır. Bu caminin minaresi Sultan Abdülaziz ve Sultan Abdülhamit devirlerinin minare mimarisi karakterine uygun olarak yabancı menşe’li tezyinat ile kaplıdır.